Tahkik, bir kelime olarak pek çok anlama sahiptir. Farklı bilimsel disiplinler içindeki kavramsal kullanımı farklılık gösterebilir. Herhangi bir felsefî–bilimsel tutumun benimsediği yöntem içinde değişik ıstılâhî anlamlara sahip olabilir. Tüm bunların
Nietzsche (ö. 1900), “İnsanlığın iki temel sorunu var: Adaletsizlik ve anlamsızlık. Adaletsizliğe karşı hukuku icat ettik; anlamsızlığa karşı sanatı… Ancak insanlar, hukuka ulaşamadı; sanatsa insanlara…” der. Başka bir cümlesindeyse “Hakikat,
Teklif yazılarımızın birçoğunda insanın varlıkça(ontolojik) kâinatın/evrenin bir devamı olduğunu, bilgice(epistemolojik) ise, âleme dönüşen tarafıyla kâinatın insan idrâkinin bir uzantısı hâline dönüştüğünü vurgulamıştık. Daha önceki yazılarımızda gerekçelerini vererek çözümlemeye çalıştığımız bu
Favorilere Ekle Ahlâk–ı Alâî, Kınalızâde Ali Çelebi (ö. 1572) tarafından 1563’de Şam’da kaleme alınır. Kınalızâde Ali, eseri, İslâm temeddününde kendinden önce telif edilmiş hemen tüm ahlâk kitaplarını içererek aşacak Türkçe
Müdrik bir varlık olarak insan, var–olanlar sahnesinden çekilip alınsaydı ortaya nasıl bir manzara çıkardı? Hiç şüphesiz böyle bir sahnede, algılayan, işaret eden, konuşan, bilen, düşünen müdrik varlık bulunmadığından algılanan, işaret
Bir masa düşünelim; üzerinde bir satranç tahtası ile taşları bulunsun. İki kişi de oyun oynamak için yerlerini alsın. Bir komutla oynamaya başladıklarını varsaydığımız masadaki iki ustanın hamleleri takip edildiğinde taşları
Hiç şüphesiz aralarında mefhûm ve mısdâk açısından nisbî bazı farklar olsa da fiil, amel, edim, aksiyon (action), —bizim bu yazıdaki tercihimizle— eylem, bir etkinliği, dolayısıyla bir hareketi imler; her hareket
Günümüzde bir çatı–kavram olarak kapitalizm, hem mefhûm hem de mısdâk olarak herkesin ve her kesimin üzerinde ittifak edebileceği ortak bir anlama sahip değildir. Ancak daha çok iktisadî odaklı bir içeriği
“İnsan ‘Yer–yüzü’nde doğar ama Dünya(sın)da yaşar” demiştik daha önceki Teklif yazılarımızda. Bu geçişin anlamı, nasıllığı, değeri, vb. hakkında düşünmüş; akıl ve bilgiyle irtibatını göstermiş; dünyanın temeddün, tarih, medeniyet, vb. şekillerde
“Bir yöntem olarak Kilise”nin, 14. ve 15. yüzyıllarda vuku bulan nedenlerle çökmesi ertesinde Batı Avrupa’da hakikate ve bilgiye ilişkin yeni bir yöntem arayışı baş gösterdi. Pek çok yöntem teklifi arasında
İnsan aklı bilgisinin bir türünde kendine mahsus bir kaderle karşı karşıyadır: Öyle sorular ona musallat
Batı düşüncesi ve kritik denildiğinde akla Aydınlanma gelir. Aydınlanma’yı doğuran süreç (Reform–Rönesans) bir kriz, Aydınlanma
Matrix (1999) filminde dikkat çekici bir sahne vardır. Neo, Matrix’ten kurtarılıp ömrü boyunca hapsolduğu kapsülden
Hakikate Karşı Tutumlar Hakikat kelimesi iki yönlü kullanılır: Bir yandan “doğru”ya işaret eder, diğer yandan
Bilindiği üzere izâfiyetçilik, lehine, aleyhine ya da uzlaştırıcı bir söylem pratiği ekseninde ortaya konulan argümanlar
Düşünce tarihi, gerçek ile hakikat arasındaki yarıkları aşma gayretiyle anlaşılabilir. Doğu dinleri, yarığı spritüal aşkınlıkla
Copyright © 2025 Teklif Dergisi | Tüm hakları saklıdır.