Sayı 13: Tarih

Abdulkadir Macit • Ahmet Ayhan Çitil • Bilal Toprak • Cahid Şenel • Dursun Çiçek • Ekrem Demirli • Fatih Bayram  • İbrahim Halil Üçer • İhsan Fazlıoğlu • Kamuran Gökdağ • Murat Şamil Şen • Ömer Türker • Salime Leyla Gürkan • Selami Varlık • Şinasi Gündüz • Tahsin Görgün • Zahid Atçıl Teklif, varoluşumuza temel teşkil eden temalarla ilgili sorgulama sürecini bu kez tarih temasıyla sürdürüyor. Teklif, her seferinde olduğu gibi klasik hükmündeki kitapların tanıtımları, muhtelif alıntılar ve uzmanlarca […]

Yeni Bilim’den

333. Medenîleşmiş uluslar kadar barbar olan bütün uluslar da zaman ve mekân bakımından birbirlerinden uzak olmaları nedeniyle ayrı ayrı kurulsalar da şu üç insani adeti daima korumuşlardır. Hepsinin bir dini vardır. Hepsi evlilikleri törenlerle kutsar, hepsi defin töreni yapar. Ve ister vahşi ister kaba olsun hiçbir ulusta, din, evlilik ve cenaze töreni ayinlerinden daha seçkin […]

Ne Mücerret Akıl Ne de Mücerret Nakil: Tarih İlminin Yöntemi Olarak Umrân

Bilinmelidir ki tarih ilmi; yöntemi itibarıyla seçkin, amaçları itibarıyla saygın ve faydaları itibarıyla zengin bir ilimdir. Çünkü bu ilim, karakter ve tutumları bakımından milletlerin geçmişteki koşulları, Peygamberlerin yaşamları, devletleri ve siyasetleri bakımından yöneticiler hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Böylece hem dinî hem de dünyevî konularda tarihten ibret almak isteyen herkes için fayda sağlanmış olur. [Fakat […]

Kâfiyeci ve Tarihin İlmîleşmesi Teşebbüsü el-Muhtasar fi ‘ilmi’t-tarih

788/1386 yılında Bergama’da doğan ve 879/1474 yılında Kahire’de vefat eden Kâfiyeci, İslam düşüncesinin “Yenilenme” döneminin temsil gücü yüksek düşünürlerinden biridir. İlgisi, yöntem cihetinden farklı ilimler arasında tahkik yoluyla tecdîd gayretine denk düşer. Bu gayretin alametlerinden birisi, el Muhtasar fi ‘İlmi’t-tarih* adıyla 1462 yılında telif ettiği eseridir. Bu eser, tarihi bir ilim olarak sürdürmenin/tarihi ilim haline […]

Tarihin Anlamı ve Karl Löwith

Aristoteles, şiirin dahi tarihe göre daha felsefî olduğunu söylerdi çünkü ilki, nispeten bir anlamda tümellerle ilgiliyken; ikincisi, tekillerin alanıydı. Bu kanaat, Akdeniz havzasındaki düşünce ekollerinde uzun süre varlığını devam ettirmiştir. Kendi döneminin bilimsel bilgi anlayışına göre yani mantıktaki burhan kitabına göre tarihi bir bilim olarak tedvin etmeye çalışan ilk kişi, büyük ihtimalle Muhyiddîn Kâfiyecî’dir (ö.1474). […]

Bir İnanç Alanı Olarak Tarih ya da Tarihin Metafizikleştirilmesi Herder Üzerinden Avrupa Merkezci Tarih Anlayışı

Rönesans–Aydınlanma sürecinde sırf düşünce tarihi değil; dünya ve insanlık tarihi de yeniden yazıldı. Avrupa ve Avrupalı insan, hayatın merkezi oldu. Bir başka deyişle yer merkezli evren görüşünden güneş merkezli evren görüşüne geçer gibi, Avrupa; dünyanın, olayların ve varlığın merkezi haline geldi. Düşünce, bilim, sanat, felsefe, metafizik yeniden tanımlandı. Kuralları, sınırları, tarihleri yeniden yazıldı. Neyin düşünce, […]

Bîrûnî’nin Müslüman Bir Dinler Tarihçisi Olarak Portresi

Uluslararası akademyada “İslam âleminin yetiştirdiği en büyük bilgin”, “tüm zamanların en büyük âlimlerinden biri”, “evrensel deha” şeklinde nitelenen Ebu Reyhan el–Bîrûnî, 973 (h. 362) yılında Harizm’de (Özbekistan) doğmuş; tahminen, son kitabını yazdığı 1050 (h. 442) yılından kısa bir süre sonra Gazne’de (Afganistan) vefat etmiştir. Harizm’in merkezinde doğmuş olmasına rağmen, muhtemelen köken olarak merkez dışından gelmesi […]

Bir Araç mı Referans mı? Osmanlı Son Döneminde Tarihe Bakış

Tanzimat sonrasındaki süreçte Modern dünyanın/Batı’nın felsefe–bilimden modaya, müzikten yazım türlerine kadar izlerini takip eden entelektüel zümrenin tarihle olan ilişkisi de alımladıkları kavram şeması ve bunlara yer açıp ikâme etmek için terk ettikleri terimlerle birlikte daha iyi anlaşılabilir. Bu dönemdeki düşünürlerin Hegel’den mülhem “düşünülmüş olan üzerinde düşünerek” filozofça bir tavır benimsemekten çok, adeta “zaten düşünülmüş üzerinde […]

Osmanlı Klasik Döneminde Tarih Tasavvuru

Osmanlı klasik dönemi denilince genelde Kanûnî döneminin sonuna kadar olan dönem anlaşılmaktadır. Bu yaklaşım siyasî tarih açısından bakıldığında mâkûl olmakla birlikte klasik döneme farklı yaklaşımlar da söz konusudur. Ahmet Hamdi Tanpınar, Sultan IV. Mehmed (1648–1687) devrini “tam klasik devrimiz” olarak görmektedir.1 Hatice Turhan Sultan’ın, Köprülü Mehmed Paşa’nın ve Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın etkin olduğu bu […]

Felsefe Tarihi ve Özgünlük Sorunu

Birbirini tekrar eden çalışmaların sayısından şikayet eden ve entelektüel özgünlüğü savunan söylem giderek yaygınlaşmaktadır. Bazılarına göre düşünce tarihi çalışmaları kesinlikle vazgeçilmezdir, ancak yetersizdir; zira özellikle çok çalışılmış eserler söz konusu olduğunda bazen bunlar fazla betimleyici olabilmektedir. Diğerlerine göre ise özgünlük, geçmiş düşüncelerin incelenmesinden radikal bir kopuş gerektirir. Yeni fikirler keşfetmek için mutlaka yeni yazarların incelenmesi […]