Karmaşanın ve Düzenin İkilemi: Gerçekliğin Sosyal Üretilmesi

Sosyolojinin temel konusu ya da epistemolojik ifadeyle açıklama nesnesi, toplumsal gerçekliktir. Toplum, karmaşık ve çok yönlü bir gerçeklik olduğu için onu tanımlamak ve sınırlarını tespit etmek pek mümkün değildir. Bu nedenle “Toplum nedir?” sorusu, cevaplaması zor bir sorudur. Toplum içinde yaşanılan ve kendisinden şüphe edilmeyen bir gerçekliktir. Ancak basit bir tanımı yapılamayacak şekilde karmaşıktır. Bir […]

Hakîkî ve Asîl Olana Yani Varlık’a Dönmek..!

Bir söylemin diyagramatik varlık şeması en temelde üç imkânı verir: Birincisi, idrâk için ontolojik bir tabakalaşma ve hiyerarşi duyarlılığı; ikincisi, üzerine konuşulan nesnenin alacağı yüklemleri belirlemesi; üçüncüsü ise bilginin meşruiyeti ve ilzâm ediciliğinin kaynağı olması. O kadar ki, herhangi bir nesnenin hakkında konuşmanın, ona yükleme yapmanın meşruiyetini o nesnenin diyagramatik varlık şemasındaki yeri belirler. Başka […]

Varlık Bağı ile Bilgi Bağının Etkinliğinin Kesişim Kümesi Olarak Gerçeklik

Herhangi bir gerçeklik soruşturması en temelde iki sınıra dayanır: Birincisi insanın kendini idrâk etmesi; ikincisi ise içinde bulunduğu yeri (dünyayı) idrâk etmesi. İlk bakışta hemen tüm gerçekliğin idrâk etkinliğinde görünür olduğu söylenebilir. Ancak idrâkin içeriğine odaklanıldığında idrâkin bir–şey’in idrâki olduğu fıtrî sezgiyle fark edilir. Bir–şey, bi’l–ıyân, var–olmakla eş–değerdir. Bu nedenle, idrâk etkinliği içinde dolayımsız idrâk […]

Metafizik Tarihinde Bir Dönüm Noktası: el–İşârât

İbn Sînâ’nın (ö. 429/1037) hayatının sonlarına doğru, giderek Aristotelesçilikten uzaklaşan kendine özgü felsefî tutumunu yansıtmak üzere özlü bir şekilde telif ettiği ve sonraki dönemler boyunca İbn Sînâ felsefesinin nihaî yorumunda temel merci kabul edilen el-İşârât  mantık, fizik, metafizik ve metafiziğe mülhak bölümlerden oluşur. Eser İbn Sînâ’nın Kâkûyî emiri Alâuddevle’nin himayesinde Isfahan’da bulunduğu esnada, 421-25/1030-34 yılları […]

Fiziksel Gerçekliğin Bütüncül İzahı İçin Bir Ön Teklif: Fazlalıkçı Zuhûr Teorisi

İlâhî iradenin fiziksel evrendeki eserleri her yerde ve her şeyde görülür. Varlık anlamının kendisini gösterdiği her birlik ve bütünlük anı, yaratıcı faaliyetin indirgenemez izini taşır. Bu izlerin kendisini gösterme biçimi fazlalıklar şeklindedir. Burada fazlalık (=ziyâde) tabirini Helenistik indirgemeciliğe karşı İbn Sînâ’nın geliştirdiği ve bütünün daima parçalarından fazla, fazla olanın da kendisinden oluştuğu şeylerden farklı olduğunu […]

İnsan ve Gerçek(çi)liğin Varoluşsal Vasatı

İnsan olmak bakımından insan, özsel varoluşu itibarıyla herhangi sistematik bir felsefî–bilimsel eğitim prosedüründen geçmeden de –yani pre–teorik bir vasatta– kendisine gerçeklik, varlık, mutlak ve doğruluk gibi meselelerle alakalı sorular sormaya kabil bir var–olan gibi gözüküyor. Gerçekliğin neliği, mahiyeti ve bilinebilirliği gibi bir soru kümesi bu bağlamda temel varlık soruları arasında yer almaktadır. Muhtelif “gerçekliklerle” karşılaşmada […]

Transhümanizm ve Gerçeklik: O mo karado

Transhümanizm insanın sınırlılığından hoşlanmaz. Fark edileceği üzere hoşlanma bir duygu ifadesidir. Transhümanizm bir duygudan yola çıkıp bir düşünce üretme çabasıdır. Ne var ki hangi düşünce ekolü başlangıçta bir duygudan neşet etmez? Hatta söz konusu olan bir duygular manzumesidir. Mesela transhümanizm aynı zamanda insanın sınırlılığına öfke de duymaz mı? Peki onun karşısında sergilenen muhafazakâr yönelimlerin insanın […]

Varlığın Evi Hangi Dildir?

Freud’un bilinçdışına insanın ruhsal aygıtının işleyişinde birincil bir yer vermesi, yalnızca psikanalizi apayrı bir psikoloji ekolü olarak kurmakla kalmamış, aynı zamanda psikiyatrinin ondan sonraki gelişiminde içinden kolayca çıkılması mümkün olmayan bilinç–bilinçdışı kutupsallığının temellerini de atmıştır. Tüm bilginin kaynağı olarak bireyin bilinçli düşüncesini gören, bireyin farkına varmadığı zihinsel süreçlerin olduğunu yadsıyan Kartezyen bakış, her zaman meselâ […]

Fâtiha Sûresi Tefsirinden

Allah Ma‘bûd–ı Hakk’ın ism–i hâssıdır. Daha doğrusu ism–i zâttır ve ism–i ‘alemdir. Yani Kur’an bize bu Zât–ı ecell u a‘lâyı, sıfât–ı kemâliyesi ve esmâ–i hüsnâsıyla tanıtacak, bizim ve bütün âlemînin O’na olan nisbet ve alâkamızı bildirecektir. Binâen‘aleyh müsemmâsı olan Zât–ı ecell ü a‘lâ kâinatın vücûdunda, bekāsında, tekemmülâtında bir illet–i ûlâ olduğu gibi “Allah” ism–i celâli […]

Görüntü ve Gerçeklik

Aynaların egemen olduğu bir dünyada yaşar modern insan. Sabah aynaya bakarak başlar güne… Aynada baktığı ve gördüğü kendisi değildir. Çünkü kendilik kaybolmuştur modern çağda. Onun yerini kendilik görüntüsü almıştır, ben gösterisi, nesi bilinmeyen özne… Aynaya bakar her sabah, her daim ve aynadaki kendisini kendi yaparak devam eder yaşamın akışında. Ayna bir ekrandır artık, temsil bağlamı […]