Eylem/Fiil Sorunu

1. Fiil, etrafında olup bitene irâdî olarak/bilerek ve farkında olarak müdahale etmek veya etmemektir. Olup bitene müdahale edebilmek için hem buna muktedir olmak hem de nasıl müdahale edeceğini bilmek yanında, bunun olmasını, olmamasına göre tercihe şayan görerek istemek gerekir. Fiilin muktezası; irade, bilgi ve kudrettir. Daha farklı bir ifadeyle irade, bilgi ve kudret kendi başlarına […]
İnsandan Diğer Türlere Organizmanın Fâilliği
Günümüzde insanın evrendeki konumu ve fâilliğiyle ilgili felsefî tartışmalarda iki tema öne çıkmaktadır: İnsanın makineyle ilişkisi ve bir organizma olarak insan. İnsanın, yine kendi ürünü olan makineyle ilişkisinin fütüristik bir dışa vurumu, insanın kendi türsel varlığını teknoloji yoluyla dönüştürmesi, bir bakıma siborglaşmasıdır. Bu özlemi yansıtan transhümanizm, insanı adeta biyolojik “ıstırabından” kurtarma arzusunu benimser ve en […]
Yaşama Eylemi

Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak. … Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun hâlde ölüme inanmadığın için, yaşamak, yani ağır bastığından. […]
İletişimsel Eylem ve Toplumsal Etkileri

Mevcudiyet, bilinç varlığı olan insan açısından bir meşruiyet sorunu olarak algılanmış olsa gerektir. “Niçin bir şey, yok değil de var” sorusuna, Aristoteles’in neden–erek (teleologie) kuramı doğrultusunda, her şeyin bir nedenden ötürü ve bir amaca yönelik olarak var olduğu teziyle cevap vermek mümkündür. Bu düşünce tarzı, yani varoluşu bir nedene ve bir amaca tâbi kılmak, insanın […]
Ontolojik Bir Temaşa Eyleminden Epistemik Bir Temsil Pratiğine Klasikten Moderne Felsefe Kavrayışının Dönüşümü

Felsefenin ne olduğu kaygısıyla modern zamanlarda kaleme alınmış herhangi bir felsefe metnine kabaca bir göz atıldığında görülecek ilk şey, felsefenin Antik Yunan’da salt teorik kaygılarla teorik gerçekleştirilen entelektüel bir faaliyet olarak doğduğu olacaktır. Söz konusu metinlerde ileri sürülen bu iddia karşısında, “nasıl olur, düşünme eylemi antik Yunan’da mı başlamıştır?” şeklinde bir karşı çıkışın önünü almak […]
Hicret Yurdunun Fıkıh Usûlündeki Yeri ve Önemi: “Amel–i Ehl–i Medine”
İnsanlık tarihinde bazı şehirlerin ayrı bir yeri vardır. Bu şehirlerden biri de Medine’dir ve Medine’nin dönüm noktası hiç şüphesiz Hz. Peygamber’in hicretidir. Hicret ile birlikte bambaşka bir çehreye bürünen Medine, Hz. Peygamber liderliğinde teşekkül eden İslam Devleti’nin ilk başkenti olma özelliği kazanmış, İslâmî hükümlerin nüzûlüne ve tatbikatına şahit olmuş, Hz. Peygamber’in yetiştirdiği sahâbîlerle ilmin halka […]
Amelin Tahakkuk Yollarından Biri Olarak Terk

İnsanların yapıp ettikleri neticesinde mahkeme huzurunda yargılandıklarına dâir haberler esnasında kulağımıza şu gibi ifadeler çarpar: “A şahsı, falan işi yapmadığı için suçlu bulundu”, “B şahsı falanca konudaki kusur ve ihmalinden ötürü hapis cezasına çarptırıldı.” Bu gibi cümleler, insanların hukuk karşısında sadece yaptıklarından değil, yapmadıklarından ötürü de sorumlu tutulduklarını gösterir. Bir sınavı geçmek, bir mevkie gelmek […]
Fıkıh Perspektifinden Amel ve Fiil Kavramları

İnsanın eylemleri çeşitli açılardan farklı ilimlerin konusudur. Fıkıh ilminin konusu, şer’î hükümler açısından mükelleflerin amelleridir. İslâm kültüründe insanın eylemlerini ifade etmek üzere genellikle “amel”in yanı sıra “fiil” kelimesi de kullanılmıştır. Bu iki terim, kimi zaman eş anlamlı olarak kabul edilmekle birlikte, kimi zaman da iradeye dayalı olarak yapılmış olma kriteri dikkate alınarak aralarında bir anlam […]
Aion ve Khronos Zamanlarında Amel Etmek ya da Mu’tezile’de Eylem Teorileri
“Önce iyi düşün, sonra yap!” öğüdünü sık duyarız. Toplumsal makbuliyeti yüksek olan bu öğütteki niyet ve amel arasındaki kronolojik ardışıklığın maliyeti yüksek olabiliyor. Bunun maliyeti; hedeflerin ertelenmesi, işlerin hep niyet düzleminde kalması ve eylemin hep ötelere ertelenmesinden ibaret değildir. Bunun en ağır sonucu, “düşün!” emrinin eylem ötelendikçe ondan özgünlükleri ve bireysellikleri aşındırması ve onu toplumsal […]
Kelâmî Açıdan Fâil Oluşun Ontolojik Temelleri
İnsana nispet edilen fiil ya da eylemlerin doğasına yönelik tartışmalar, İslâm düşüncesinde ortaya çıkan ilk kelâmî tartışmalardan biri olma özelliği taşır. Öyle ki kelâm ilminin insanın sorumluluk gerektiren eylemlerini açıklama çabası sonucunda doğduğu söylenebilir. Hz. Peygamber’in vefatı sonrasında imamet sorunu ekseninde gerçekleşen siyasî ve içtimaî karışıklıklar, Müslümanlar arasında iç savaşların meydana gelmesiyle sonuçlandı. Bu savaşlarda […]