1.
Fiil, etrafında olup bitene irâdî olarak/bilerek ve farkında olarak müdahale etmek veya etmemektir. Olup bitene müdahale edebilmek için hem buna muktedir olmak hem de nasıl müdahale edeceğini bilmek yanında, bunun olmasını, olmamasına göre tercihe şayan görerek istemek gerekir. Fiilin muktezası; irade, bilgi ve kudrettir. Daha farklı bir ifadeyle irade, bilgi ve kudret kendi başlarına fiilin parçası değillerdir ancak onlar olmadan fiil gerçekleşemez. Bu demektir ki fiilin parçası olmamakla birlikte ön şartı; irade, bilgi ve kudrettir. Olup bitene bilmediğimiz, istemediğimiz veya gücümüz yetmediği için müdahale etmeyiz. Bir şey yapmamamız, bir eylemde bulunmamamız, bir ameli gerçekleştirmememiz, kabaca bu ön şartlardan birisinin eksikliği ile alakalıdır. Bu ön şartlardan birisinin eksikliği, eylem sorununu ortaya çıkarır. İnsan bilfiil mevcut olduğu için, yapması gerekeni yapmamak ve yapılması gerekmeyeni eylemek, eylem sorununun en basit ifadesidir. Eylem sorunu, insanın mevcudiyetinde eksik kalması demektir.
Fiil, insanın varlık şartlarını tanımlar; insan mevcudiyetini bilfiil muhafaza eder ve inkişaf ettirir. Biz bunu genel olarak dünya ile ilişkisi içinde daha açık bir şekilde kavrarız. Çünkü dünya inşa etmek ve inşa edilmiş olan bir dünyayı muhafaza ve inkişaf ettirmek, fiili gerektirir; bilfiil gerçekleşir.
Eylem sorunu, muhtelif şekillerde kendisini gösterir. Bir sürece müdahale etmemiz gerektiğine inandığımız hâlde, müdahale edememek, eylem sorununun bir şeklidir. Ama aynı zamanda müdahale etmemiz gerektiğine inanmak ve buna muktedir olmakla birlikte, müdahale etmemek kadar, belirli bir güce sahip olmakla birlikte nasıl müdahale edeceğimizi/veya nasıl müdahil olamayacağımızı bilememek de eylem sorununun başka bir cihetini işaret eder.
Normal şartlar altında bilgi, irade ve kudret bir araya geldiğinde eylem/fiil gerçekleşir. Eyleme esnasında bilginin, iradenin ve kudretin süreçle irtibatı farklı şekillerde gerçekleşir: Bilgi, neyi muhafaza etmek ve neyi değiştirmek gerekiyorsa, onunla ilgilidir. Bilginin sarih ve sahih olması için, fâilin içinde yaşadığı şartlarla doğrudan ilgili olması; daha farklı bir ifadeyle, fâilin/insanın kendisini ilgilendireni, ilgilendirme cihetinden temyiz ve teşhis etmesi gerekir. Bu demektir ki bilgi, insanın yaşadığı şartlarla irtibatı içinde teşekkül etmektedir. Bu da esasında lehinde ve aleyhinde olanı temyiz etmekle başlar.