Zihin ve gerçeklik meselesiyle ilgili tartışmaların çerçevesini, on sekizinci yüzyıldan itibaren, ikisi epistemolojik biri ontolojik üç varsayım belirler hale gelmiştir. Epistemolojik iddialardan ilki David Hume’a aittir. Tümevarım problemi olarak da
Bugün özel olarak Türkiye’deki, genel olarak İslam dünyasındaki yükseköğretim kurumlarında üretilen bilgi birikiminin İslam düşünce geleneğinin mi yoksa Batı düşünce geleneğinin mi bir devamı olduğu sorusu, Müslümanlar için hayati bir
Yakından bakılan her şey hayret uyandırır. İnsan da böyledir. Bu hayrete kaynaklık eden şeylerden biri, onun aynı zamanda derinlik ihsas eden karmaşık terkibidir. Bu karmaşık ve çok katlı terkibin göze
Müslümanlar son iki yüzyıl içerisinde İslam tarihinde daha önce şahit olunmamış iki büyük travma yaşadı. Bunlardan ilki 19. yüzyıla aitti, ikincisi ise 20. yüzyıla. Her ikisi de Müslüman varoluşuyla ilgili
J. J. Rousseau 1762’de yazdığı Toplum Sözleşmesi’nde şöyle diyordu: İnsan özgür doğar, fakat her yerde zincirlere vurulmuştur. Toplum Sözleşmesi’nin yazılışının, bu zincirleri kırma amacındaki Fransız İhtilali’nin ve özgür iradeyi gerçekliğin kendisinde kurulduğu aslî zemin
İnsan, sadece Allahu Teâlâ’nın emirlerine riayet etmelidir. İslâm, Allahu Teâlâ’nın iradesine sorgusuz sualsiz tâbi olmak,
Modern sanatın yeni bir maneviyat, yeni bir metafizik hatta yeni bir din olarak Aydınlanma süreci
Hocam hoş geldiniz. Bugün imkânımız nispetinde sanat ile ilgili söyleşelim istiyorum. Siz uzun yıllardan beri
Gelenekselci İslam sanatı anlayışının çeşitli isimleri, alanın ne ölçüde Kur’ân–ı Kerîm öğretisinin hizmetinde bir sanat
Osmanlı–İslam Mûsıkîsi, “İnsan Merkezli” Bir Mûsıkîdir Allah, insanı yaratmayı murad etti, onu yeryüzünde kendisine halife
Copyright © 2025 Teklif Dergisi | Tüm hakları saklıdır.