Hukuk

Namık Kemal

Namık Kemal



Eslâfın tarihi baştan başa mütâlaa olunsun. Umumen muâsırların haline bakılsın. Her zamanda her mekânda göreceğimiz şudur ki insan denilen muamma-yı ebedîyyü’l-işkâl şu kıta-ı hâkin her tarafına yayılmış. Bir köşesinde bir fert bin âdem öldürse muaf veya me’cûr tutulur. Bir diğer köşesinde bin âdem bir ineğin hayatına kast etse cümlesi birden mazhar-ı lânet oluyoruz. Yüz arşın yüksekliğinde bir dağın bu tarafında oturanlar şahs-ı vâhidin hükûmetini isterlerse ve öte tarafında ikamet edenler istemezlerse idam cezasına uğruyorlar. Sekiz arşın genişliğinde bir nehrin sağ tarafında en mücâz olan muâmelât sol tarafında en şedîd mücâzâta lâyık görülüyor. Hiçbir milletin kavâid-i idaresi mecmû‘iyetiyle ahlâfına kalmamış hiçbir halk eslâfın kavâid-i idaresini mecmû‘iyet itibarıyla kabul etmek istemiyor. Londra’da krallık var. Onu ifnâdan bahsetmek kâbil oluyor. Paris’te cumhuriyet var. Onun ibkasına dair söz söylemek mümkün olamıyor. İsviçre’de herkes oturduğu yere devletinin bayrağını çekiyor. Fakat nereli olursa olsun her türlü ef‘âlinde İsviçre kanununa tâbi’iyet mecburiyetinde tutuluyor. İstanbul’da bir sefir bile ikametgâhına tâbi olduğu devletin bayrağını çekemiyor. Fakat hangi milletten olursa olsun en aciz bir ecnebi saltanat-ı seniyyenin ahkâm-ı nizâmâtından hariç tutulabiliyor. Şarktaki cinayet garpta fazilet addolunuyor. Garptaki marufât şarkta münkerâttan görünüyor. Dün hak bildiğimiz şeye bugün bâtıl deniliyor. Bugün hata dediğimiz hal yarın savâb oluyor. Acaba hukukta meşhûd olan bu ihtilaf bir ziyâ-yı hakikatin bunca kabiliyât-ı mütenevviaya in‘ikâsından dolayı mezâhiri itibariyle birer reng-i diğerde görünüşünden midir? Yoksa dünyada bir nefsü’l-emr mevcut değildir de hukuk ve onun ihtilâfâtı sırf masnûât-ı beşerden midir?




Makalenin devamını okumak için Abone Olun