Hikmetin Din ile Temeddünü Fârâbî’nin Eserlerinde Medenî, Medeniyye, Medine

Dursun Çiçek

Dursun Çiçek



Medeniyet, iki yüz yıldır düşünce dünyamızın belirleyici kavramlarından biri. Modernleşme ve Batılılaşma sürecimizde, Batıcısından İslamcısına herkesin içselleştirdiği, benimsediği ve üzerinde konuştuğu bir kavram. Modern süreçte Batı toplumu için anahtar kavramlardan biri olan Civilization’un İslam dünyasındaki karşılığı. Pozitivistlerin uygarlaşma, muhafazakârların medenîleşme ve medeniyet olarak tanımladığı kelime. Bundan dolayıdır ki son iki yüz yıldır medenî olma, medeniyet, uygarlaşma, şehirleşme, rasyonelleşme, ilerleme, Aydınlanma sonrası değerlerinin insan ve mekân tarafından giyinilme sürecini temsil eder.

Öncelikle şunun altını çizmek gerekir ki, modern süreçte civilization, gerçekten de içinden çıktığı nazariyâta uygun olarak ilerlemeyi, karanlıktan aydınlığa çıkmayı, ergin olmayı, çağdaş ve muasır olmayı mündemiçtir. Bu süreç, aşkın olandan (ister Tanrı ister Kilise ister din ister metafizik olarak yorumlansın fark etmez) soyutlanmayı gerektirir. Bu süreç, aynı zamanda rasyonelleşmeyi ve sekülerleşmeyi zorunlu kılar. Özne, bizâtihi insanın kendisidir. Dolayısıyla bu sürece yeni felsefenin aşkın olandan soyutlanması da diyebiliriz.

Çünkü modern Batı düşüncesine göre insan ve âlem, varoluşu itibarıyla ilâhî niteliklere sahip değildir. İnsan bir hayvanî niteliğin uzantısı, âlem de varoluşu itibarıyla fosilden ibarettir. Dolayısıyla ilerlemiş, aydınlanmış insan; hem insanı hem de dünyayı ehlîleştirme, güzelleştirme, uygarlaştırma hakkına sahiptir. İşte civilization, bu ehlileştirme, uygarlaştırma ve güzelleştirme sürecinin uzantısı olarak ortaya çıkar. Bunu ilke olarak kabul eden insan medenî insan, toplumlar da medenî toplumlar olarak tanımlanır. Bu minvalde kurulan şehirler ve gerçekleşen şehirleşme aynı zamanda bir sekülerleşme, aşkın olandan arınma sürecidir.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun