Allah’a İtaati Gaye Edinen Bir Eylem Olarak Adalet: Adalet ile İktidar Arasındaki Varoluşsal İlişki Üzerine

Kamuran Gökdağ

Kamuran Gökdağ



Tarih, adaletin ne olduğunu söylemenin ne olmadığını söylemekten daha zor bir şey olduğunu itiraf etmiştir. Çünkü adalet, her ne kadar gerekliliği hakkında mütevatir düzeyde oluşan uzlaşı aracılığıyla belirli asıllara ve gayelere dayalı olarak sosyo-politik ya da ekonomi-politik yaşamın en yetkin biçimlerini ortaya koyan kavramların başında düşünülse de onun belirli bir içeriği, kapsamı ya da tahakkuk biçimlerine dair tarihsel bir uzlaşı henüz oluşmamıştır. Bu sebeple, adaletin tarihsel olarak ortaya konulan teori, tanım ve imgeleri, zorunlu olarak bir adalet-olmayana yaslanmak, ona saplanmak ve ondan güç devşirmek durumunda kalmışlardır. Başka bir ifadeyle, adaletin imge, tanım ve teorileri, anlamlarını öncelikli olarak adalet-olmayanda aramaya mecbur kalmak, en azından varsayılan anlamlarının önemli bir kısmını buraya havale etmek durumunda kalmışlardır. Böylece adaletin bir özne olarak adlandırdığı ya da başkası tarafından bir nesne olarak adlandırıldığı tüm bakışlar (ya bir bilinmezliğe ya da bildiğinden emin olma durumuna, yani inkâr edilemezliğe dayalı bir zorunluluk olarak), adalete dışsal ve onu aşkın bir imgeselliğe yönelmiştir. Nitekim adalet için ya da bizâtihi adalet olarak aşkın bir özne arayışında olan tüm siyasî veya hukukî sistemler, özellikle de çeşitli mitlere dayalı imgesel hukuk sistemleri, adeta kavramın fiziğinden önce ve anlam-öncesi bir kipte adaletin ne olduğunu verili olarak bildiklerini düşünürler. Ancak, adaletin ne olduğunu bilmeye ilişkin bu kendinden emin olma durumu, kavramın sosyo-politik içeriği veya fiziğinden ziyade, onda verili olduğu düşünülen bir aşkınlığa ilişkin görünmektedir. 

Bu sebeple, kendinden en fazla emin görünen kadim kültürler Themisin karşısına Justitia’yı, Maat’ın karşısına Utu’yu ya da Şamaş’ı koyarlar. Farklı kültürlere ait bu temsil veya imgeler, çoğu örtük varsayımlarıyla bir hukuk düzeninin aşkın öznesine ait söylemin görkemini sergilemek ister gibiler. Başka bir ifadeyle, kimi zaman birbirinin karşısına kimi zaman ise birbirinin yerine dikilen bu imgeler, bir taraftan ait oldukları düzenin içinde onaylanan ve onaylanmayan eylemler arasındaki ayırımı aşkın bir imgeyle temin eden, diğer taraftan ise bunu nasıl bir yöntemle, hangi iktidar araçlarıyla ve kim tarafından yapılacağına işaret eden kutsal bir açılış töreni gibidir.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun