Kritik ve Kriz Kitabı Üzerine

Dursun Çiçek

Dursun Çiçek



Batı düşüncesi ve kritik denildiğinde akla Aydınlanma gelir. Aydınlanma’yı doğuran süreç (Reform–Rönesans) bir kriz, Aydınlanma ise kritik olarak değerlendirilir. Eleştirinin dinî ve politik otoriteden ayrışma süreci de diyebileceğimiz Aydınlanma süreci, modern toplumun ve kültürün oluştuğu ortamdır da. Aydınlanma sürecini insanlık tarihi için müstesna bir süreç olarak kabul eden Batılı düşünürler, söz konusu duruma tarihsel bir perspektif aradıklarında da yine kendi tarihî tecrübelerinden örnekler getirirler. Yine Aydınlanma döneminde inşa edilen tarih telakkisine göre, tarihte iki büyük krizden söz edilebilir: Antik Yunan ve Orta Çağ dönemlerinde yaşanan krizler.  Bu anlayışa göre Batı düşüncesi, krizlere karşı geliştirdiği kritiklerle krizleri aşar. Bu kritikler, Batı merkezli tarih ve insanlık tarihi açısından da örneklik teşkil eder, Batı kültürü ve geleneğinin evrenselleşmesinin önünü açar. 

Antik Yunan açısından kritik, mitlerin yani mitolojinin rasyonelleşme süreci olarak nitelenebilir. Nitekim Sokrates’in eleştirileri, bilhassa da Platon ve Aristoteles’in düşünmeyi ve düşünceyi rasyonelleştirme çabaları, felsefenin Grek biçiminin ortaya çıkışı, söz konusu kritiğin sonucu olarak değerlendirilir. Mitlere bağlı eleştiri, tamamen insana ve onun aklına bağlı hale gelirken yeni bir düşünme, yaşama ve inanma biçimi ortaya çıkar. Felsefenin ortaya çıkışı bir bakıma bir kritiğin sonucudur.

Benzer biçimde Orta Çağ’da da teolojik otoritenin tutumu bir krize yol açarken söz konusu otoriteye karşı gerek kilisenin içinden gerek dışından çıkan düşünürlerin eleştirel tutumu hem aklı hem de felsefeyi kiliseden kurtarır. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun