Sanat: Varlığın Hissiyâtına Dokunan İnsânî Hassâsiyet

İhsan Fazlıoğlu

İhsan Fazlıoğlu



Nietzsche (ö. 1900), “İnsanlığın iki temel sorunu var: Adaletsizlik ve anlamsızlık. Adaletsizliğe karşı hukuku icat ettik; anlamsızlığa karşı sanatı… Ancak insanlar, hukuka ulaşamadı; sanatsa insanlara…” der. Başka bir cümlesindeyse “Hakikat, çirkindir; insanoğlu, çirkin–hakikat karşısında mahvolmasın diye sanata sahip…” diyerek bunun nedenini verir. Özellikle Batı Avrupa düşüncesinde, 19. yüzyıl boyunca, içeriği gittikçe yoğunlaşan bu tür cümlelerle karşılaşmak son derece olağandır. Söz konusu cümlelerin mısdaklarını elden geldiğince yanlış anlamamak için varlığa geldikleri tarihî bağlamın hem şartlarını göz önünde bulundurmak hem de dile gelişlerinin nedenlerini tespit etmek önemlidir. Ancak konumuz gereği, bu cümlelerde üzerinde durulması gereken en dikkate değer noktalar şöyle sıralanabilir: “Hakikat” kavramının itibarsızlaştırılması, hatta bir tür darağacında sallandırılması, çirkinleştirilmesi; bunun neticesinde ortaya çıkan anlamsızlık, dolayısıyla hiçlik yani metafizik belirsizlik sorununu aşmak için sanatın devreye sokulması; daha da ileri gidilerek çirkin–hakikate karşı yok–olmanın eşiğine gelen insan için sanatın bir çeşit sığınak hâline dönüştürülmesi... Bu yazıda, söz konusu tüm bu noktaları ayrıntılı bir şekilde incelemek yerine, köklendikleri ana metafizik çanağı tespit etmekle yetinecek; akabinde de süreci özetlemeye çalışacağız.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun