Sanatı belirli bir öz ve formla sınırlamamak için mi estetikte tam bir tarife ulaşılamıyor yoksa müphemiyetin cazibesi mi onu tarifsiz kılıyor? Günümüzde insan bedeni için neyin güzel olduğu sorusuna cevap verilip beden üzerinde bu güzellik anlayışı çerçevesinde tasarrufta bulunulurken sanatsal güzelliğin tam bir tarifini yapmak, mümkün görünmemektedir. Buna müphemlik veya muğlaklık cazibesi mi yoksa bilinmezliğin kasveti mi demek lazım gelir?
Antik Yunan sanat anlayışından modern sanat kuramına geçilen süreçte, daha önce dâhil edilmeyen şiir ve müzik sanat tasniflerine eklenirken teknik/el becerileri/zanaat ve bilim, dışarıda tutulmuştur. Bir mimar ya da heykeltıraş kadar bir marangoz ya da dokumacının da sanatkâr olduğu sanat ve zanaat ayrımı yapılmadan sanatın “tekn”ik olduğu engin bir estetik evren, Batı’da 18. yüzyılın ortalarına kadar devam edecektir. Bundan sonra zevk ve fayda kavramlarının kılavuzluğunda temyiz edilen sanat ve zanaat, itibarî olarak yeni tasniflere konu olacaktır.
Estetiği bir problem olarak ele alan ilk filozof olan Platon, felsefesinde güzelliğe yer verir ama bunu sanatı özellikle şiiri olumsuzlayarak yapar.