Değişmek ve Kendi Kalmak Geriliminde İslamcıların Teceddüd ve Temeddün Anlayışları

Vadhettin Işık

Vadhettin Işık



Bilindiği gibi erken dönem modernleşme teorileri, dinin hükmünü tamamladığı varsayımıyla dinin yerine işlevsel aklı ve bilimi konuşlandırmayı hedeflemişti. Bu yaklaşımın temelinde, geçmişin reddi ve akıl ile bilime dayalı yeniliklerin övgüsü yatmaktadır. İnsanlığın zamanla daha iyiye ve daha mükemmele gitmekte olduğu inancına dayanan ilerleme düşüncesi, başlangıçta insanın ahlâkî bakımdan mükemmel hale gelebileceğine dair bir inanç ve belirli bir arzudan ibaret bulunuyordu. Bunun bütün insan hayatını (medeniyetini) içine alacak kadar kapsamlı bir ilerleme düşüncesine dönüşmesi, on dokuzuncu yüzyıldaki gelişmelerin etkisiyle olmuştur. İnsanlığın sürekli olarak daha iyiye doğru evrildiği, modern olanın insanlık için en mükemmel merhaleyi ifade ettiği inancına dayanan bu evrimci yaklaşım, aynı zamanda modernizmin kendisini tanımlarken bir “öteki” oluşturmasını da gerektiriyordu. Bu “öteki” ise geleneksel değerler ve uygulamalar olarak kodlanmıştır. 

Avrupa’nın küresel iktidar odağı olmasıyla sonuçlanan gelişmelerle bu yeni ideolojinin Avrupa–dışı dünyada da izdüşümleri oldu. Nitekim adına Batı denilen dünya dışında kalan tüm insanlık kümesi –ki literatürde Doğu olarak yer alacaktır– yaklaşık iki asırdır iktisadî, siyasî, entelektüel ve ahlâkî olarak Batı hegemonyasının ciddi bir şekilde etkisine maruz kalmış bulunuyor. Toplumların kendi tarihi serüvenleri zaviyesinden baktığımızda diyebiliriz ki, insanlığın büyük çoğunluğu “yeni bir durum” ile karşı karşıya gelmiş durumdadır. Bu süreçle eş zamanlı olarak da insanlar olup biteni anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik çok yönlü bir çabaya girişmişlerdir. Bu çabalar içerisinde Müslümanların tecrübesi ise çeşitli nedenlerle özel bir önem taşımaktadır. Müslümanların küresel sistem içerisinde işgal ettiği coğrafî, siyasî, iktisadî yer, yaşadıkları hayat tarzı ve bu hayat tarzının alternatif bir seçenek oluşturma iddiasını bir şekilde sürdürmesi dikkate alındığında bu önermemizin gerekçelerini anlamak zor olmayacaktır. Dolayısıyla mezkûr “yeni durum”a yönelik değerlendirmeler içerisinde Müslümanların dile getirdiği çözümlemeleri bilmek de özel bir önemi hâiz kabul edilebilir. 

 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun