Tekevvün, Temeddün, Tedeyyün, Tefessüh ve Teellüh: Eşref ile Esfel Arasında İnsan-olmak, İnsan-kalmak

İhsan Fazlıoğlu

İhsan Fazlıoğlu



Aslî fâilin ol-emri (kun) var-kılma etkinliğini başlatır (fe-yekûn) ve Evren (Kevn) oluşmaya başlar (tekevvun). Beşer, bu oluşun yani tekevvünün bir uzantısıdır. Ancak beşer, en nihayetinde, bu yazıda ele alınmayacak pek çok nedenle, varlığını devam ettirmek için Teklif dergisinin bir sonraki sayısında ayrıntılı ele alınacak temeddün aşamasına geçer. Temeddün, beşerin hem fert hem de tür olarak varlığını sürdürmek için belirli bir anlam-değer dizgesi eşliğinde mümkün ve muhtemel her tür beşerî ve insânî ilişkiyi belirleyen erdem ve yasa yani ahlâk ve hukuk dairesi içinde yaşamayı üstlenmesidir. Bu üstlenme yani temeddün, beşerden insana geçişin kırılma-dönüm-noktasıdır. Medîne’ye giriş, aynı zamanda üstlenmenin sorumluluğunu kabul etmek ve sonuçlarını göze almaktır. Göze almanın, sahnenin hangi kesitinde ve zamanında köklendiğini tespit etmek için bir sıfır noktası varsaymak oldukça zordur ki zaten sıfır noktası ancak ideal bir kavram olarak düşünülebilir. Bu durum, biraz da herhangi bir dilin ilk olarak nasıl ortaya çıktığı sorusunun yanıtlanmasıyla ortaya çıkan dilin yapısal çözümlemesinin arasındaki ayrıma benzer. Dil, bir kez ortaya çıktıktan sonra yapısal bir kurallılık gösterir ve bu kurallılığın çözümlenmesi, köken sorusuna verilecek yanıtlardan bağımsız olarak yapılabilir. Bu çerçevede temeddünün meydana gelebilmesi için gerekli en temel ilke, mümkün ve muhtemel her tür beşerî ve insânî ilişkiyi belirleyen erdem ve yasa yani ahlâk ve hukukun kendinden sökün ettiği belirli bir anlam-değer dizgesinin varlığıdır. Söz konusu anlam-değer dizgesine din, bu anlam-değer dizgesinin yani dinin yaşamayı yönlendirmesine tedeyyün adını veriyoruz.

Açıktır ki, din derken, kastedilen hem fert hem de tür olarak insanın doğumu ile ölümü arasında katettiği yolun hem nazarî hem de amelî ilkelerini veren dizgedir; tedeyyün ise bu dizgenin yine hem nazarî hem de amelî bir yorumunun yol alışta istihdam edilmesidir. Başka bir deyişle din, İlk İlke, Evren ve İnsan (hem fert hem de tür olarak) ile üçü arasındaki ilişkinin nazarî ilkelerini verir. Söz konusu anlam-değer dizgesinin yani dinin verdiği nazarî ilkelere göre her tür gerçeklik küresi, idrâk edilir yani kavranır. Bahse konu nazarî ilkelere göre kavranan (mudrek) gerçeklik içinde, anlam-değer dizgesinin yani dinin yaşanması tedeyyün olarak tezâhür eder. Daha yalın bir ifadeyle, sahnenin belirli bir tarihî kesitindeki her tür gerçeklik küresinin dinî (anlam-değer dizgesi) ilkelere göre nazarî idrâki ile dinin yani anlam-değer dünyasının bu nazarî idrâkin inşâ ettiği gerçeklik küresi içindeki yöntemli bir yorumuna göre yaşamak, tedeyyündür. Kısaca işaret etmek gerekir ki bahse konu tedeyyünün tezâhürleri, dolayısıyla temsilleri; ferdî, içtimaî, kamusal, bahusus kurumsal olabilir.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun