Yaşama Kültürü ve Teknoloji İlişkisine Kısa Bakış

Oktay Taftalı

Oktay Taftalı



İhtiyacım olmayan ne kadar çok şey var1

—Sokrates

 

Canlıların ortak özelliği olan yaşama çabası esnasında, insanın kendisine verili doğadan, canlılık durumunu sürdürebilmek için temin etmesi gereken iki ana ihtiyaca değinebiliriz: Beslenme ve güvenlik. Kimi kuramcıların farklı ve ayrıntılı şekilde tasnif ettiği hayatî ihtiyaçlar, bu iki başlık altında toplanabileceği gibi, bu alanlar aynı zamanda insan eyleminin başlangıcını oluşturuyor. İnsan yavrusunun doğada kendi başına yaşayamaması, onu yetişkin bir başka insanın, bir aşamaya kadar büyütmesi gereği, onun doğada donanımsız olduğunu gösteriyor. Aristoteles tekniği, “doğanın insanda eksik bıraktığını tamamlama çabası” olarak tanımlıyordu. İnsanın doğada çıplak ve savunmasız biçimde varoluş mücadelesine girişmesi, onun kendi yetenek ve yetilerinin bir uzantısı olarak, tekniği geliştirmesine yol açmıştır. O, kendisini savunacak sivri dişleri, avlanacak pençeleri olmadığı için, bir taşı, bir başka taşa sürterek ucunu sivriltip, o taşla avlanır ve doğadaki diğer canlıların tehdidine karşı kendini korur. Sırtında kabuğuyla doğmadığı için, kendine barınak yapar, başka canlıların postlarından giysi yapar, boyunun yetmediği yere “değebilmek” için, bir “değnek”, kol uzantısı işlevi görerek, onun ağaçtaki meyveye ulaşmasını sağlar. 

İnsanın ya da Max Scheler’in deyişiyle ‘homo faber’in, doğada kendiliğinden serbest halde bulunmayan âletleri yapması, yani doğayı değiştirmesi, felsefî düşüncenin araştırma konularından birisidir. Doğada kendiliğinden bir mızrak ucu ya da bir su testisi yoktur. Bunlar, ideal formlar hâlinde insan zihninin verisi olmakla birlikte, ham maddesi ancak doğadan elde edilebilen ürünlerdir. Âlet yapmak ve teknik üretmek, “kendinde şey” olan nesneyi, insanın kendi bilgi alanına dâhil etmesi ve “kendinde şey” olmaktan çıkartarak, insan için şeye dönüştürmesi anlamına geliyor. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun