Ama “Sınır” Nerede? Tabîî Bir Süreç Olarak Teknoloji

İhsan Fazlıoğlu

İhsan Fazlıoğlu



Teklif yazılarımızın birçoğunda insanın varlıkça(ontolojik) kâinatın/evrenin bir devamı olduğunu, bilgice(epistemolojik) ise, âleme dönüşen tarafıyla kâinatın insan idrâkinin bir uzantısı hâline dönüştüğünü vurgulamıştık. Daha önceki yazılarımızda gerekçelerini vererek çözümlemeye çalıştığımız bu hâl, insanın Yeryüzünde yaşamakla birlikte, hem ferd hem de toplum olarak, iç–içe geçmiş katmanlı küreler şeklinde, kendi Dünyasında hayat sürdüğünü gösterir. Yine katmanlı kürelerden teşekkül eden kendi dünyasında insan, maddî ve manevî imkânları çerçevesinde, kend’öz’ünün bilincine ermeye(idrâk el–zât), kend’öz’ünü gerçekleştirmeye(tahkîk el–zât) ve kend’öz’ünü olgunlaştırmaya(ikmâl/tekmîl el–zât) çalışarak bir hayat sürer. İnsan, bu üç merhalede şekillenen hayat sürmeyi, dolayısıyla dünyasını, yeryüzünü de dönüştürecek şekilde örgütler. Bu örgütleme süresince maddî imkânları ya olduğu gibi ya terbiye ederek kullanır ya da aklının içeriğiyle maddeyi yeni formlara dönüştürerek istihdâm eder. Tüm bu süreçler bir vakit sonra insanı, tabî‘î(pʰýsis) ile vaz‘î(nomos) arasında bir arayerde konumlandırır. Her tür insanî eylemin tecessüm etmiş hâli olan ve amelî hikmetin kendine konu kıldığı vazʻî uzay yeni bir varlık alanı olarak tezâhür eder. Ferd, topluluk, toplum ile bu üç kümeye ilişkin, ahlâkî, dinî, iktisâdî, siyâsî, felsefî, ilmî, askerî, vb. diğer yapılar tüm bileşenleriyle söz konusu vazʻî uzayın birer unsuru olarak görülebilir.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun