Bilginin Mahiyeti (Şerhu’l–Mevâkıf’tan)
Birinci Maksat: Bilgi [nin Mahiyeti] Bilgide bilen ile bilinen arasında bir izâfet yani özel bir nispet bulunmalıdır ki bu nispet sayesinde bilen, o bilineni bilen olur ve bilinen de o bilenin bilineni olur. Sözünü ettiğimiz bu izafet ve nispet, biz Eş‘arîlerin taalluk adını verdiğimiz şeydir. Taalluk denilen bu şey, herhangi bir şeyin diğerini bilen olmasında […]
Arı Usun Eleştirisi’nden
Herhangi bir yolda etkileniyor olduğu sürece anımızın alıcılığını, tasarımlar alma yetisini duyarlık olarak adlandırırsak, o zaman buna karşı tasarımları kendisinin üretme yetisi, bilginin kendiliğindenliği ise anlaktır. Öyle bir doğamız vardır ki, sezgi hiçbir zaman duyusal olmaktan başka türlü olamaz, e.d. yalnızca nesneler tarafından etkileniş kipimizi kapsar. Buna karşı duyusal sezginin nesnesini düşünme yetisi anlaktır. Bu […]
Gerekçelendirilmiş Doğru İnanç Bilgi midir?
Son yıllarda bir kişinin bir önermeyi bilmesinin gerekli ve yeterli koşullarını ifade etmek için çeşitli denemelerde bulunuldu. Bu denemeler, genellikle aşağıdaki biçime benzer şekilde ifade edilebilecek türde oldular: (a)S, P’yi biliyor ancak ve ancak (I)P doğrudur (II)S, P’ye inanıyor, ve (III)S’nin P’ ye inanması için gerekçesi vardır. Örneğin, Chisholm aşağıdakilerin bilginin gerekli ve yeterli koşullarını […]
el-Mevâkıf fî ilmi’l-kelâm
İkinci Mersad: Bilginin Tarifi Bilginin tarifi hakkında üç görüş vardır. Birinci görüş şudur: Bilgi zorunludur. İmam Râzî, iki gerekçeden ötürü bu görüşü tercih etmiştir. Birincisi şudur: Her insanın varlığına dair bilgisi zorunludur. Bu bilgi özel bir bilgidir ve mutlak bilgi, bu özel bilginin bir parçasıdır. Parçayı bilmek, bütünü bilmeyi önceler. Zorunludan önce olan ise zorunlu […]