Günümüzde Müslümanların Nasıl Bir Usûle İhtiyacı Var?

Ahmet Ayhan Çitil

Ahmet Ayhan Çitil



Hakikat elimizin altında değil. Her şeyi zorlaştıran da bu, ilginç kılan da… İnsanlık hakikate sadık sözün peşinde bitmeyen, tükenmeyen bir arayışla mükellef. 

Birileri, iyi ki, uğraşıp didinip izlenebilecek yollar açıyorlar:

1. İnsan fikrinin işleyiş biçimini ele alan mantık usûlü bir yol. Bilinenden bilinmeyene geçiş için köprüler kuruyor. 

2. Sözün hangi şartlarda içeriği bakımından doğru olduğunu ele alan bilim usûlü bir başka yol. Mantık usûlüyle iç içe ama mantığı aşan yordamlar içeriyor.

3. Sözün doğru olarak nakliyle ilgili bir yol da var. Bizim geleneğimizde hadis usûlüyle uğraşanlar bu yolu açmışlar, genişletmişler.

4. Sözün doğru anlaşılmasıyla ilgili bir diğer yol da mevcut. Bizim geleneğimizde usûl–i fıkıh ve tefsirle uğraşanlar bu yolun açılması için büyük emek vermişler. 

Elbette başka amaçlar için başka yollar da var. Bu yolları açanların ortak kaygıları, aranan ister sözün ister olgunun ister haberin (…) hakikati olsun buna vasıl olmanın – ermek nasip olmasa bile yakınsayabilmenin – herkes tarafından tekrar edilebilir, en azından usûle hâkim birisi icra ettiğinde herkes tarafından izlenebilir yöntemlerini ortaya koymak. 

Bu metinde öncelikle yukarıda saydığımız yollardan ikincisine, bilimlerin usûlüne odaklanacağız. Bilim üzerine tefekkürün katettiği süreci hakikat arayışıyla bağının zayıfladığı çağdaş döneme kadar izleyeceğiz. Daha sonra usûlün asıllarla bağ kuran tarafı ile “oyun” olarak adlandırdığımız tarafını ayırt edeceğiz. Müslümanlar için hangi oyunun bozulduğu ya da neden cazibesini yitirdiği üzerinde duracağız. “Müsbet ve menfi yordamları içeren yeni bir usûl neleri içerebilir?” sorusunu ele alacağız. Getireceğimiz usûl önerisinin çözülmesi beklenen nazarî sorunlardan öne çıkanları sıralayarak incelememizi sonlandıracağız. 

Araştırma konusu tabiat olunca insanlık tarihinde karşımıza –pek çok mütefekkirin katkılarını da içeren ama bilhassa iki isim tarafından billurlaştırılan– iki usûl çıkıyor. Bunlardan ilki, Aristoteles’in mantığa dayalı; diğeri ise Descartes’ın matematiğe dayalı usûlü. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun