Hukuk Neyle Mükellef?

Halit Uyanık

Halit Uyanık



Günümüzün hâkim hukuk paradigması, hukukun en temel fonksiyonunun toplumsal düzeni sağlamak ve sürdürmek olduğunu benimsemektedir. Yani hukuk bireysel tekâmülü veya daha iyi, daha medenî bir toplumu gâye edinmez. Hukukun toplumsal düzeni sağlamada üç temel boyutu vardır: kural koyma, uygulama ve yargılama. Bu üç boyutun her birinin kendine özgü işleyişi ile ilke ve esasları bulunur. Genel, soyut ve aslî kural koyma yetkisi siyasîlerden oluşan (hukukçulardan oluşmayan) bir meclise (yasamaya) aittir. Yasama tarafından konulan kuralların icrasından yürütme/idare yetkilidir. Hukuk kuralları ile düzenlenen alanda hukuka uygunluk denetimini yapma ve yaptırım uygulama yetkisi kural olarak yargı mercilerine aittir. Adalet, hak ve meşruluk kavramları hukukun üç boyutunda da geçerli temel kavramlardır. Adalet, kelime olarak ölçü, mizan, denge, kısmen eşitlik gibi anlamlara gelmekle itidal kelimesinin kullanım alanlarında olduğu gibi ahlâkî olarak dengeli olmayı, bir düzen içerisinde bulunmayı ifade eder. Yani kişinin bir sıfat olarak âdil olması mümkündür ve bu ifrat tefrite kaçmadan tüm hasletlerde dengeli olmasını, mutedil olmasını ifade eder. Örneğin cömertlik güzel bir haslettir ama aşırısı savurganlık, müsriflik; azı cimriliktir; âdil olanı ise savurganlığa ve cimriliğe kaçmadan dengeli olarak vermektir. Diğer tüm hasletlerde de bu durum geçerlidir. Diğer bir örnek olarak sevgi düşünülebilir: sevgide de âdil olmak mümkündür, bir kişiyi taparcasına sevmek ve başkasını sevemeyecek kadar kendini beğenmek sevgide adalete aykırıdır. Adaletin bu içeriği dikkate alındığında diğer tüm değerlerden farklı bir yere sahip olduğu ifade edilebilir. Bu içeriği ile adaletin kişinin kendi nefsinde adaleti sağlayabilmesi bakımından yüce bir değer olduğunu ifade etmek mümkündür.


Makalenin devamını okumak için Abone Olun