Çeşitlilik Temelinde Üniversite Sistemini Yapılandırmak ve Geleceğe Hazırlamak

Nihat Erdoğmuş

Nihat Erdoğmuş



Giriş

Türkiye’de üniversite hem beklentinin hem de eleştirinin en fazla olduğu ve ismi sıkça sorunlarla anılan bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. 1933 yılında Darülfünun’un İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesi ile başlayan reform sürecini daha sonra yapılan yasal düzenlemeler izlemiştir. 12 Eylül darbesi gölgesinde 1982 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu bütüncül ve sistematik değişikliğe uğramadan hala varlığını sürdürmektedir. Bu kanunda yükseköğretimi düzenleyici rol Yükseköğretim Kurulu’na (yök) verilmiştir. yök, kuruluşundan bu yana yükseköğretim sorununun temel sebebi olarak hep tartışmaların merkezinde yer almış ve sıkça kaldırılması talep edilmiştir. yök, kaldırılması bir yana, yükseköğretim sisteminde ağırlığı sürekli artan ve merkeze yerleşen bir kurum olarak varlığını sürdürmüştür. İlginç biçimde yök’ün kaldırılmasını savunanlar yök ile ilgili karar verici konuma geldiklerinde yök’ün ne kadar gerekli bir kurum olduğunu savunma noktasına gelmişlerdir. Bunun bir sebebi yök’ün sağladığı güç ve yetkinin bırakılmak istenmemesidir. İkinci sebebi ise yök’ü eleştiren ve kaldırılmasını isteyenlerin sorunun sadece yök olmadığını fark etmeleri; günümüz ve gelecekteki ihtiyaçlara yönelik gerçekçi ve bütüncül bir yükseköğretim sistemi tekliflerinin bulunmamasıdır.

1980’li yılların başından itibaren yükseköğretim meselesi uzun süre askerî vesayet dönemi ve Yükseköğretim Kurulu (yök) üzerinden tartışılmıştır. Bu tartışmalarda maalesef yök kaldırılınca üniversitelerin tüm meselelerinin çözüleceği gibi bir hava baskın oluşmuştur. yök ve vesayet üzerinden tartışmanın devam etmesi bir süre sonra üniversitenin kendi inisiyatifinde olan bazı meseleleri ihmal etmesine ya da geç ele almasına sebep olmuştur. 2010’lardan itibaren üniversiteye dair tartışmalar yök ve vesayet yerine teknik meselelere doğru kaymıştır. Bu bağlamda tartışmalar araştırma, yayın, proje, stratejik plan, kalite güvence, akreditasyon, sıralama ve teşvik etrafında yoğunlaşmıştır. Bu konuların tartışılması ve gündemde olması özünde yükseköğretim alanı için yararlı olmakla birlikte ele alınış ve uygulama biçimlerinin daha özenli olması önem arz etmektedir. Yükseköğretim alanında dünyadaki gelişmelerin de etkisiyle bu çalışmalar yapılırken üniversitenin geleneği ve kültürü ihmal edilerek teknik tasarıma indirgenme tehlikesi söz konusudur.

Yukarıda dile getirilenler kadar yaygın olmasa da ideal üniversite fikrine dair bazı tartışmalardan da bahsedebiliriz. Bu iddia sahiplerinin ise idealize edilen üniversitenin günümüz sosyal, politik, teknolojik ve ekonomik gerçekliği içinde nasıl var olacağı konusuna yeteri kadar eğilmedikleri dikkat çekmektedir. Halbuki sorun, üniversitenin temel misyonunu ve günümüz gerçekliğini göz ardı etmeden ve bu ikisi arasında oluşan gerilimi yönetmeye aracılık edebilecek çeşitlilik temelinde yapılanmış bir yükseköğretim sisteminin inşasıdır.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun