Ahlâk İlmi’nin Tarifi: Şerhu’l-Ahlâki’l-Adudiyye’den

Çünkü ahlâk ilminin tarifi, övülen huyları kazanmak ve yerilen huyları terk etmek için bu huylara dâir bilgidir. Ahlâk ilminin konusu; övülenlerin, yerilenlerle değiştirilmesi bakımından insan huylarıdır. Gayesi ise dünya ve ahiret hayatında iftihar edilecek mutluluklar ile insan nefsinin yetkinleşmesidir. Hatta elçi ve nebilerin gönderilmesindeki amaç, inanç konuları hakkında yakinî bilgiye ulaşmanın ardından huyların güzelleştirilmesinden başka […]

Ahlâkîliğin Doğası’ndan

Kendi içinde bir bütünlük oluşturacak şekilde düşünülebilen her türlü toplumsal olgu, insan bireyleri tarafından çizilmiş erdem veya erdemsizlik resimleridir. Temel anlamları insan fertlerinin zihninde bulunan bu resimler, sadece anlamları bakımından değil, doğal bir hareketler bütünü olarak da insan fertlerinde bağımlıdır. Bu bağlamda insan ferdi, eyleme anlam vermesi bakımından metafizik, hareket vermesi bakımından ise fiziksel bir […]

Kant Okumaları: İkinci Kritik’ten

Böylece Tanrı, özgürlük ile ölümsüzlüğü aklımın zorunlu pratik kullanımı amacıyla varsaymam bile olanaksızdır. Eğer teorik akıl için aynı zamanda [ölçüsüz] iç görü gibi bir boş savı yoksaymayacak olursam, aklın böyle bir iç görüye ulaşabilmek için öyle ilkelerden yararlanması gerekir ki, gerçekte yalnız olanaklı deneyimin nesnelerine eriştikleri için eğer bir deneyim nesnesi olmayacak olana uygulanacak olurlarsa, […]

Etika Üzerine

Spinoza’nın Etika’sı modern ve çağdaş Batı felsefesinde önemli bir yere sahiptir. 1677’de yayımlanan bu eser, insan ahlâkî yaşamına dâir son derece rasyonel ve sistematik bir yaklaşım sunar. Spinoza, bu eserde fikirlerini geometrik bir yöntemle geliştirir ve argümanlarını inşa etmek için tanımlar, aksiyomlar, önermeler ve kanıtlamalar kullanır. Eser, en çok Spinoza’nın geliştirdiği varsayılan panteist tezlerle bilinir. […]

Ahlâk–ı Alâî: Ahlâkı İnsan Metafiziği İçinde Kurmak

Favorilere Ekle Ahlâk–ı Alâî, Kınalızâde Ali Çelebi (ö. 1572) tarafından 1563’de Şam’da kaleme alınır. Kınalızâde Ali, eseri, İslâm temeddününde kendinden önce telif edilmiş hemen tüm ahlâk kitaplarını içererek aşacak Türkçe bir metin olarak düşünür. Özellikle Nasîruddin Tûsî’nin (ö. 1274) Ahlâk–i Nâsırî, Celâleddin Devvânî’nin (ö. 1502) Ahlâk–ı Celâlî ve Hüseyin Vâiz–i Kâşifî’nin (ö. 1505) Ahlâk–i Muhsinî […]

Yalçın Koç’un Ahlâk ve Etik Anlayışı

Yalçın Koç, çağdaş İslam düşüncesinin kendine özgü dili ve şeması olan önemli bir düşünürüdür. Anadolu Mayası eseriyle düşüncesinin zeminini temellendiren Koç, onun uzantısı olarak niteleyebileceğimiz eserleriyle aslında yeni bir dil, düşünme biçimi ve mantık kurar. Hatta daha da ötesi içinde yaşadığı dönemin Müslümanlarına Batı ve Doğu düşünme usûl ve esaslarını nasıl okuyabileceklerine dâir bir anlayış […]

Bağış ile Üremede Ahlâkî Sorumluluk

İnsan canlısı, tarih boyunca ölümün kesinliği ve yaşamın geçiciliği karşısında varoluşun sürekliliğine tutunma arzusu içinde olmuştur. Bu arzu, kendine soyun devamını sağlama ve eser bırakarak kültüre katılma gibi yollarla kalıcılığa açılan tezahür imkânları bulmuştur. Yapay üreme teknolojileri, insanın biyolojik engelleri aşmasına yardım ederek bu kaçınılmaz arzunun bilimsel bir zemin üzerinde yeniden şekillenmesini sağlamaktadır. Ve fakat […]

Etik ve Estetik İlişkisi Hakkında Bir Diyalog Denemesi

Editör aradığından beri etik–estetik ilişkisi kafamda dönüp duruyordu. Uyumadan önce biraz daha okumaya karar vermiştim. Zaten şimdi uyusam bile nasıl olsa gürültüye uyanacaktım. En azından yeni yılı karşılayan havaî fişeklerin gürültüsü geçene kadar okuyabilirdim. Okuduklarımdan aklımda kalan tek cümle Hadot’ya aitti:  “Yorumunu bilhassa kendiliğin tekamülü, kendilik kaygısı ve kendiliğe yöneliş üzerinde ziyadesiyle temerküz ettirerek ve […]

Etik ve Medya Gücü

Canlı varlığın canlılık durumunu sürdürme iradesi, onun aynı zamanda bir eylem varlığı olmasını mümkün kılmıştır. Tek hücrelilerden tutun yaşam gereksinimlerini temin amacıyla köklerini toprağın derinliklerine, yapraklarını güneş ışıklarına salan bitkilere dek tüm canlılar, bir eylem; bir eyleme halindedirler. Fakat eyleyen tüm canlılar arasında bugün bilebildiğimiz kadarıyla sadece insan, kendi eylemi üzerinde düşünmekte, onu soyutlayarak kavramsallaştırmakta […]

Modernliğin Eşiğinde Din ve İktisat Ahlâkı

Modernlik, en az iki asırdır yüzleşegeldiğimiz “kökü dışarıda” kavramların “yükte en hafif, pahada en ağır” olanı. Doğudan/güneyden bakıldığında sanayi–temelli emsalsiz bir iktisadî, siyasî ve askerî güç temerküzü; yüksek teknik ve alçak sömürgecilik. Kendini “Medeniyet” etiketiyle onurlandıran “bir seyl–i hurûşan,” veya  “tek dişi kalmış canavar”. Batıdan/kuzeyden bakıldığındaysa akışkan bir kıvranış; uğultulu tepelere pervasız bir tırmanış. Kelimenin […]