Tahkik Yöntemi veya Râzî’nin Cendereleri

Eşref Altaş

Eşref Altaş



Fahreddin Râzî (ö. 1210) İslâm düşüncesinde dil, yöntem ve meseleler bakımından yeni bir çığır açmış ve yeni dönemin kurucu otoritesi olarak el–İmâm unvanıyla anılmıştır. Kelâm geleneği Râzî’ye İmâmü’l–mütekellimîn diyerek onu yüceltir. Selefî ve Şiî çevreler ise “şüpheyi peşin, çözümü veresiye sunduğu” iddiasıyla ona İmâmü’l–müşekkikîn yani şüphelerin imamı der. Ancak Râzî’nin yerleşik iddiaların yöntemsel ve teorik güçlerini yeni bir dille sorgulaması bilinçli bir tavrın sonucudur ve bu tavır ona klasik sonrası dönemde “İmâmü’l–muhakkikîn” ünvanını kazandırmıştır; yani tahkik ehlinin imamı, tahkik yönteminin kurucusu ve en büyük otoritesi. Yerleşik iddiaların yöntemsel ve teorik güçlerini yeni bir dille sorgulaması, Râzî’nin tahkikini telif, dil, yöntem ve teorilerin yeterliliği, geçerliliği ve tutarlılığı ile ilgili hale getirmiştir.

On ikinci yüzyıldan itibaren İslâm dünyasında neredeyse tüm büyük düşünürler kendilerini “tahkîk ehli” yani hakikate gerçekten ulaşanlar olarak tanımlamaya başlamıştır. Fakat kavramın muhtevası ekolden ekole farklılaşır. Çünkü her ekolün tahkik anlayışı, aslında onun yöntem ve hakikat anlayışının bir uzantısıdır. Başka bir ifadeyle, hangi yol ve yöntem gayeye vasıta ya da köprü işlevi görüyorsa, tahkik yöntemi de odur. Bu durumda tahkik başlangıç ile matlup arasındaki vasıtanın, delil ile sonuç arasındaki orta terimin hakka uygun biçimde keşfedilmesi demektir. Buna bağlı olarak riyazet yöntemi üzerinden ulaşılan tahkîkle aklî düşünme yoluyla ulaşılan tahkik arasında farklar olacaktır. Örnek olarak Sühreverdî için tahkik, nefsin saf nur hâline gelerek nurlarla ve eşyanın tikel hakikatleriyle perdeler olmaksızın karşı karşıya gelmesidir. İşrak adı verilen bu içsel aydınlanmada ontolojik ortaklığı sağlayan nurun kendisi orta terime dönüşmektedir. Mevlana’ya göre taklidin sürüklediği rüzgârdan kurtulup hakikate ulaşmanın yolu, “okyanustan su getiren rehber”e bağlanmaktır. Dolayısıyla onda orta terim, aşkla bağlanılan Nebi’nin kendisi olacaktır.

Peki, Râzî’nin tahkik yöntemini nasıl anlamalıyız? Onun tahkik anlayışı elbette basitçe bir kavram açıklamasından ibaret değildir. Bununla birlikte meselenin tarihsel incelemesinden yazım ve soruşturma tekniğine, yeterlik ve tutarlılık testlerinden hakikat teorisine uzanan büyük bir süreci barındırır. Dolayısıyla tahkîk, adım adım genişleyen bir anlam katmanına sahiptir: Önce kavram ve meseleleri delilleriyle, tarihsel ve güncel yönleriyle sınama yöntemi, sonra bilimsel bir araştırma tarzı, en nihayetinde de gerçeklik ve doğruluk üzerine geliştirilmiş bir teori. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun